-
1 do the washing-up
bulasik yikamak -
2 wash up
bulaşık yıkama* * *1. yıkayıp temizle (v.) 2. yıkanan (n.)* * *1) (to wash dishes etc after a meal: I'll help you wash up; We've washed the plates up.) bulaşık yıkamak2) ((American) to wash one's hands and face.) elini yüzünü yıkamak3) (to bring up on to the shore: The ship was washed up on the rocks; A lot of rubbish has been washed up on the beach.) kıyıya sürüklemek/vurmak -
3 abwaschen
abwaschen <unreg, -ge-, h>1. v/t yıkamak;Geschirr abwaschen bulaşık yıkamak2. v/i bulaşık yıkamak -
4 Geschirr
Geschirr [ɡə'ʃɪr] n <-s; -e> (Porzellangeschirr) sofra takımı; (Küchengeschirr) mutfak takımı; schmutziges bulaşık;Geschirr spülen bulaşık yıkamak -
5 do the dishes
v. bulaşık yıkamak, bulaşıkları yıkamak -
6 do the dishes
v. bulaşık yıkamak, bulaşıkları yıkamak -
7 abspülen
-
8 afwassen
(vaat) bulaşık yıkamak [-ar] v; (reinigen) yıkamak [-ar] -
9 abwaschen
-
10 spülen
spülen ['ʃpy:lən]I vi2) ( Toilette) sifonu çekmekII vt1) ( Geschirr) yıkamak3) ( anschwemmen) karaya vurmak -
11 do the washing
v. bulaşık yıkamak -
12 wash dishes
v. bulaşık yıkamak -
13 wash up dishes
v. bulaşık yıkamak -
14 do the washing
v. bulaşık yıkamak -
15 wash dishes
v. bulaşık yıkamak -
16 wash up dishes
v. bulaşık yıkamak -
17 spülen
( Geschirr bulaşık) yıkamak -
18 რეცხვა
f.(çamaşır, bulaşık) yıkamaki.yıkama -
19 vaisselle
-
20 wash
adj. yıkanabilir————————n. yıkama, yıkanma, losyon, bulaşık suyu, sulu yemek (kötü), mutfak artığı, antiseptik sıvı, çalkantı sesi, dalga sesi, dümen suyu, erezyon, uçak izi, kıyıya vuran süprüntü, ince boya tabakası————————v. erezyona uğratmak, yıkamak, yıkayıp temizlemek, aşındırmak, suyla temizlemek, taşımak (sular), badanalamak, boyamak, yıkanmak, elini yüzünü yıkamak, inandırmak, yıkanır olmak* * *1. yıka (v.) 2. yıkama (n.)* * *[woʃ] 1. verb1) (to clean (a thing or person, especially oneself) with (soap and) water or other liquid: How often do you wash your hair?; You wash (the dishes) and I'll dry; We can wash in the stream.) yıkamak2) (to be able to be washed without being damaged: This fabric doesn't wash very well.) yıkanmak3) (to flow (against, over etc): The waves washed (against) the ship.) yalamak, çarpmak4) (to sweep (away etc) by means of water: The floods have washed away hundreds of houses.) alıp götürmek, sürüklemek2. noun1) (an act of washing: He's just gone to have a wash.) yıka(n)ma2) (things to be washed or being washed: Your sweater is in the wash.) çamaşır3) (the flowing or lapping (of waves etc): the wash of waves against the rocks.) çarpma4) (a liquid with which something is washed: a mouthwash.)... suyu, şampuan, losyon5) (a thin coat (of water-colour paint etc), especially in a painting: The background of the picture was a pale blue wash.) ince tabaka6) (the waves caused by a moving boat etc: The rowing-boat was tossing about in the wash from the ship's propellers.) dalga•- washable- washer
- washing
- washed-out
- washerwoman, washerman
- washcloth
- wash-basin
- washing-machine
- washing-powder
- washing-up
- washout
- washroom
- wash up
- 1
- 2
См. также в других словарях:
bulaşık suyu — is. 1) Bulaşıkları yıkamak için kullanılan su 2) Bulaşığın yıkanmasıyla ortaya çıkan su Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bulaşık suyu gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulaşık bezi — is. Bulaşıkları yıkamak için kullanılan bez … Çağatay Osmanlı Sözlük
bez — 1. is., biy., Ar. beyz İçinden geçen kandan veya öz sudan bazı maddeler ayırarak salgı oluşturan organ Tükürük bezleri. Pankreas bezi. Birleşik Sözler bez tüyler böbrek üstü bezi dil altı bezleri er bezi iç salgı bezi … Çağatay Osmanlı Sözlük